ü-lem

-geceden kalma kahve fincanın dibindeki balıklar gibi.
-şaşkın, önünü göremeyen, çaresiz, boşlukta..
-yağmurlu bir gecenin güneşli sabahı gibi..
-yerler ıslak, basıyorum toprağa fakat gömülüyorum.
-kafam karışık, düşüncelerime batıyorum.

(esski)

bağımlı..

Bir boşluktan aşağı düşüyorum.fekat yerim-yönüm belli değil. Tutunacak dallara arıyorum bulduğuma tutunuyorum..”bağımlı” oluyorum. Tuttuğum dallar kopunca bağımlılığım bitmiyor.

En acısı düşüşümü görüyorum. Kendime ağır ünlemler armağan edip altından kalkamıyorum..

(eski)

gözlük'm kirisin.

eyy ben-i adem
siktir git gözlüğümden
yalan perisisin
gözlüğüm kirisin.
ayrcana"eşekler..."

(eskidir..)

bilinç'm

Neresindeyiz..
Neyiz.
Kimiz
Nereden nerelerden geldik.
Bir başlangıç için çok mu geç kaldık..
Yoksa tur mu bindirdik.
Bu boşluğun içinde süründük durduk.
Hep o “iğrenç” kahkahayı atacağımız günü bekledik.
Küçük egolarımızın tatmin ederken kayboluşlarımız.
İnsanlara çaresizce ve şaşkın şaşkın bakışlarımız.
Bir umutla çıktığımız yollarda bir şeylerin arkasındandan bakmamız.
İşte tüm bunlar o boşlukta bizi izleyen birini tebessümünden çıkanlar.

(haziran yahut temmuz da yazıldı..)

kusmuk..

sahte yüzler ve karmaşa
inandırıcılık ve kandırmaca
herkes intharı hakediyor
siktiğimin dünyasında
göt beyinli moronlar.
kendini bi bok sanan insanlar
birer birer ürüyorlar
şu delikli dünyada.
patlayan volkan gibi
kimse kusmasın nefretini
gerektiğinde becersin
sakin okyanuslar gibi.
ağzından sıçan insanlar
elbet bir gün susarlar
ya kafasından sıçanlar
kesin bizi boka boğarlar.

(yazın yazmıştım.)

kahve +

kahve hakkında bilinmeyenler.

>ala ciddi, cıvık bir muhabbet< kahvenin insan oğluna yararları başlığına sahip bir konuşma oluşsun istiyorum. Ve başlıyoruz bebek.:kahve candır.. İzmir de candır. Hatta zürafa da candır. Ama kahve ayrı bir türdür. Lezzeti, ağızda bıraktığı tadı, kokusu, görüntüsü, köpüğü, ortama verdiği canlılık,vesaire.. başlıkları altında incelenebilecek yeterliliğe sahip olan kahve, marketlerimizden(?) evlerimize(?) kadar gelme zahmetine de bulunuyor. Bizse kutsanmış(?) kıçımızı olduğu yerden kaldırıp ta ketıl’n düğmesine basıp bir su ısıtmıyoruz haa.. esefle kınadım bak şimdi..burda da sisteme yüklenmeden edemiyorum.. bizim acizane işlettiğimiz(?) sistem, bizleri tembelleştiriyor. Götümüzü kaldıramaz hale getiriyor. Sevgili sisteme öpücüklerimle.. hee. Kahve diyorduk.. kahve zihni açar, kanseri önler, günde enaz 1litre tüketilmesi gerekiyor[hepsini içmek zorunda değilsiniz.] Bolşevik ihtilaliyle Ugandalı insanlar kahveyi tanımışlar, o günden den beri de acayip mutlular. Hayatlarına yeni ve değişilmez bir lezzet girmiş. Asla vazgeçemiyorlardı.. ta ki.. ikinci dünya savaşı sırasında alman ordusu Uganda ya sefer düzenleyene kadar.. Ugandalıların bütün kahve rezervlerini mozambiğe kaçırması çözüm olamamış.. azgın almalar kahve de kehve diye bastırınca ne var ne yok bütün kahve yi ülkelerine götürmüşler. Aslında ikinci dünya savaşının çıkış sebebi budur ama tarih kitaplarında tarifi olmaz.neyse sadet’e doğru geliyoruz.. hitlerin sağ kolu olan johann jacobs, bütün kahve ganimetini köyüne götürür. Orada aynştayn ve tesla’yla beraber yeni bir formül üretirler. Adına monarch derler.(isminin geliş hikayesi de var..) o monarch bu gün fincanlarımıza keyif, muhabbetlerimize lezzet katmıştır. İşte kahve böyle muhteşem bir şeydir. Uğruna ne kadar savaş olmuş artık siz düşünün ona göre için. Kahve .. zihni açar..

buhran kusumu

        herbir insan benim için farklı diyaralarda tanınmış bir yüz demek. bizler sadece bir boşluğun ürünüyüz. ne yazık kki bize acırım kendime bizler iğrenç bir gariplikle kendi kendimize zarar veriyoruz üstelik zarar verirkende eğleniyoruz.. biz ler hiçiz.
        sonu olmayan bir boşluğa atılmış taşlar gibi yuvarlanıyoruz, sağa sola çarpıyoruz. yolumuzu görüyoruz oturuyor ağlıyoruz..
karavan dan insanlarıma binip beni hangi rüzgara götğrecekler bakıyorum.. bu sefer  karavan yoldan çıktı hakimiyet bende iken. gitmemesi gereken yerllere gönül rahattlığı ile gidiyor.. kafamın içinde  özlem ve muhabbetin azgınlığı. beni her gece yiyip bitiriuor gözlerim kapanmadan uyumak için yatağa girmeye cesaret edemiyorum..
         bu boş kafamı tek kurşun kurtarrı mkı ki diye düşünüyorum.. gübdüz okuduğu kitaparta ki iğrenç bilgileri aklıma getiriyor, bir mermi sıkıyorum.. isabet etmiyor ama sıyırıyor. tam on2den vracağım gün için bekliyorum.. bilemedim ama bir garip hissediyorum.. o itici hastalık ta mı oldum ki ne..???

çok konuştuğumuz kusturica:

   ağzımızı açarken hiç çekinmediğimiz adam;
emir kusturica
   her insan birşey söylüyor.(hatta insan dşı varlıklar bile.) bu bağlam da benim de birşeyler ifade etmem doğal.[belirtmem gerkeliydi dayanamadım.."beethoven 9.senfoni dinleyerek bu yazıyı oluşturuyorum."]
   her bireyein hata yapması gayet doğaldır. hatasında israr ediyorsa bilemiyorum. (tartışılabilirliği mevcut.) kusturuca'nın gündeme oturmasında rahatsızım. herkesin kendisine göre doğruları vardır. kendine göre kabulleri vardır. kimse önündeki ot ile yetinmiyor. ne diye gereksiz aykırılıklar var bu insanlarda bilemedim.
   sanatçı adam düşüncelerini bir şekilde kitlesine iletir. kitleside ihtiyaç gördüğü kadarını alır.. eğer fikrini zikrini beğenmiyorsa almaz kanımca ihtiyacı da yokturr.. [bir tesbit.: sanatçıya eserinden başkası sual olunmaz.]
   "din değiştirdi..sırp millyetçisi...gibi ifadelerde bulunmak  sanaat gelişimi için bir engel teşkil etmektedir.. sanata karşı yapılmış ciddi boyutlarda bir ırkçılıktır..
   sanat-politka-siyaset birleşimi normal sayılabilir. amma.. birliği teke düşürüp sanatçının sanatsal yönünü görmemezlikten gelmek yanlıştır kanımca.
   türkiyenin tavrını normal buluyorrum.. aslında beklenebilir doğrular barındırıyor. devlet politikasında sanattan(kusturuca) önce boşnakların gelmesi doğldır.
NOT:
--Kusturica'ı gündem yapıp bilmeyen halkın nefret edinmesini sağlamak yanlıştır.(bkz. kaka/cıs)
--herkeslerin bi şekilde kullandığı yutup(youtube)'n yasal boyutunu hergün konuşsak az (bkz. cici)
                                                       -acizane bir öğrenci-

Ps: yazı altı günlük. net ve leptabı aynı anda bulamadğım için gecikti..

stellamara

vokalist Sonja Drakulich’in bir anda fışkırmaya başlayan düşüncelerinin önüne geçememesi oluşmuş etknik müzik yapan topluluktur. Yakın doğu ve orta çağ müzik gelenekeleriyle açlıklarını giderdiler ve dinsel müziğin müziğin gelişimi için engel olan çelik kalıpları parçaldılar.

farklı kültürel yapılardan fırlayan müzisyen zatlar, stellamara’nın ruhunun temellerini oluşturuyorlarıdı varlıkları bu temli oluştururkene çalışmalarıda bu temelin üstüne kaçak katlar çıkıyorlardı. Muhteşem uyum, kaçak katları yasallaştırıp, muhteşem mimarileriyle gözlerimi kamaştırıyorlardı.

aşkı ve güzelliği bir olmaktan ayrı bir uyumla ifade etmeyi becerebilen insanlar. Bu büyü bozulmasın diye de, tutkulu ritimler ile kutsuyorlardı. Türk. Arap. Balkan, ortaçağ avrupası ve fars müziğinin geleneklerine bağlı kalarak(şaşırtıcı ama öyle), zamanlar üstü bir üslu ile bizlere sunuyorlar. Albüm bilgiler ve diğer tarihleri internet denen örümcek ağından edinmeniz mümkün.

hindi zahra:





hindi zahra, avrupa da ses getiren "hand made" adını taşıyan albümü blues.folk,jazz ve dünya müziğinden esintiler barındırıyor. geleneksel enstrumanları başarılı bir şekilde kombine eetmiştir.kendisine bir sempati beslemekteyim..
lastfm şeysi.

bu sefer farklı..

bişeyler oluyo..
her "into the wild" izleyişimde ciddi analamda değişikliğe uğruyorum sanki benim reset düğmem, bas. dünyama farklı karakterler ve farklı yüzler eklensin.yep yeni haykırışlar. felan..
5.10 akşamı gecesi arasında (6belki7) izlemiş olup değişim anında görülmeye başladı.. yanlışlıklarımın farkına varıp, yeni bir yol izlemeye başladım. bişeyler oluyor ama anlayamıyorum. tüm bu olanlardan sonra rüyamda jim morrisonu görmek için uyuyorum. [göremezsem dinlenmiş, görürsem demlenmiş olurum..}
1-2 ay önce aldığım bir radikal karar'n uygulaması an itibariyle başladı. muhtemelen bir hafta felan sürer. KARAR:Teoman arşivine bir el atmak tozunu silmek. epeydir(2yıl dan fazla) açılmamıştı. zihnimin tozlarını silip maziye dönüp bakmak ve o tarifsiz acıyı çekmek içinde böyle bişey yapmış olabilirim.
mantık güdmek yanlış oluruna bırak bebek;bir boşluktan fışkıran arzu ile eleştirip araştırmadan yola koyuluyorum..(teoman - sus konuşma)..

karavandan hayatalrım

biberden farklı bir tür..:
bilemedim.. ama öyle bir yola çıkyaım amaçsızca diye başladım.
tıpkı pek çoğunun arayıpta bulamadığı bir karavan seyaheti gibi.sadece yol ve gözlemler. (farkımı farkettim: yol akıyor ben duruyorum geleni gideni görüp gözlemliyorum. hayatlarına ortak oluyorum nefeslerini çekiyorum. amaçsızca bekleşip vakit geçiyoruz.(sosyal olmamızın gereğine dayanarak.)
ewet bebek, dönüp dolaşıp biyerlerde düşüyoruz.ve bir adam (tanıyıp tanımamızın önemi yok ileride kim öğreniriz.)elimizden tutup çekiştiriyor. ve o bataklılktan çıktık. analmadım nasıl oldu ama oldu.
kantini bahçesinde yalnız başıma oturuyor ve ggelip geçen insan(cık)ların ayaklarına ve dudaklarına bakıp ne yapmaya çalıştıklarını anlamaya çalışyorum..(charlotte gainsbourg -in the end çalar) müzik ve haif meşrep sigara dumanını etkisi ile biraz daha havaya girerim. gizli gözlerle "bu herif bi başına ne halt yiyor burda" demelerini farkedip içimden kahkahayı basarım.(amaç yok)
[let's dance-david bowie]

kabul edemedim bi türlü..:

sanıyorum..:
bütün düşüncelerini dışarı kusarsan eğer; insanların gözündeki gizemlei değeri yokk luyuor. bu yüzden kendimi kınıyorum. diyorum ki madembeni tanıyorsun, gizemime saygı duy eğer onu öğrendi isen bilem adamın yüzüne vururcasına ifadelerde bulunma..
evet bebeğim, hem kırıcı hem itici oluyorsun, tasvip etmiyorum. ve de bunu açıkça belirtmekten de çekinmiyorum. ya hiç okuma değer verme yada okuduktan sonra, "bunun yazdığından ancak bu olur." yada " bunun yazdığını birtek kendisi okur" ifadesindenuzak durmanızı şiddetle öneriyorum. etik değil. belki sadece ben yazarken okuyorum(içimden), ama benim düşüncelerime saygı duymalısınız.
ortak nokta aramaya kalkamayın..:rahatsız olmuyorum, ama yukaruda belirttiğim gerekçeler gereği yapmamanız gerektiğini açıkça dillendiriyorum..
an itibariyle içimde bir rahatlama olduğuna eminim. rahtladım.